12 Şubat 2014 Çarşamba

Medeniyet Dedikleri




MEDENİYET DEDİKLERİ 

Woods ile Blake, dönüş yolculuğu sırasında yedi yaşlarında bir yerli çocuğa
rastlarlar. Urutau adlı çocuğu da İngiltere'ye beraberlerinde götürmeye
karar verirler. 
Bir İngiliz gibi yetişir. Görünüşte son derece uyumludur, zekidir... Otuz 
yaşına geldiği gün ortadan kaybolur... Geride küçük bir defter bırakmıştır. 
"Çocukluk evresini aşamadım. Sizin çocuklarınız bile benden daha olgun 
doğuyorlar. Bu nasıl oluyor anlamıyorum. İçimde ne iyilik var, ne de
kötülük. Ne suçluluk duyuyorum, ne de gurur... 
eklersek - dört dil biliyorum ama kelimelere güvenmiyorum.
belirliyor... 
Siz dünyaya sizden ayrı bir şeymis gibi bakmaya alışmışsınız... Ben bir şeyi
görürken kendime bakıyorum oysa, kendimi görmek için bakıyorum... Ben kendi kendimin labirentiyim. 
bir şey, benim için... Şiddet ve kötülük ahlak düzeniniz gereği hapsedildikçe hayat saf bir lütuf olmaktan çıkıveriyor... 
Çocukluğu ayrı bir dünya olarak gören uygarlığınız, rastlantıyı, oyunu ve
hatayı reddediyor... Kendine egemen olmak; eğitiminizin özü bu... 
insanı gözlüyor... 
ısırıyor... Sizin toplumunuzda yaşamak için olmazsa olmaz bir kural var:
Suçluluk duygusu... Sizin bekçi köpeğinizin adı bu... 
zehirleyecek kara büyüler sadece orada..." 

17. yüzyılın ortalarına doğru Madagaskar içlerinde yol alan iki misyoner
Urutau, o zamanın en iyi okullarında eğitilir, Latince ve Yunanca öğrenir.
Bütün öğrettiklerinizden bir şey anladım. Nedir diyeceksiniz öğrendiğin. Basit, ben sizlerden farklıyım.

Mesela sözcükler... Sizinki de dahil olmak üzere, - benim fakir dilimi de 
Burada her şeyin değişmez bir adı var. Oysa hatırlıyorum, benim ormanımda, sözcükler, mevsimlere, güneşe, geceye, yağmura veya sise göre değişirler... Görmüyor ve fark etmiyorsunuz... 

Örneğin şu karşıdaki elma ağacı, onu gördüğümden beri kaç isim değiştirdi... Siz şimdinin geleceği değiştirdiğini varsayıyorsunuz... 
Bence yanılıyorsunuz... Gelecek şimdiyi, henüz var olmayan ise var olanı
Hayatımı ölüme göre tasarlamayı yeğliyorum... Ölüm benim arkamdan gelmiyor,ben ölümün peşi sıra gidiyorum... 
İyiliği reddediyorum... İyilik, çocukluğun kutsal krallığını yasaklamakla eş

Niye anlamıyorum,hayatı düzenlemeye, onu kötülükten ayrıştırmaya bu denli çaba harcıyorsunuz... Lanetleyip yeryüzünden kovduğunuz her şey sizi hasta edecek... 

Her çocuğun içine bir bekçi köpeği yerleştiriyorsunuz ve o köpek ölene kadar o
Her uygunsuz harekette ya da düşüncede köpek çocuğu

Ben masum olmak istemiyorum... Özgürlüğümü, kötülük özgürlüğümü istiyorum...İyilik kabullenmektir... 
Henüz ahlakınızın erişmediği ormanıma geri döneceğim, içimdeki köpeği 

Alıntı

Hiç yorum yok:

SEN