12 Şubat 2014 Çarşamba

Sevgi Neymiş Meğer



Sevgiyi yaşayanlar, birgün sormuşlar, ermişlerden birine: "Sevgininsadece sözünü edenlerle onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?" diye. 

"Bakın göstereyim" demiş ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. 

Hepsi oturmuş. Derken tabaklar içerisinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen, bir metre boyunda kaşıklar. 


Ermiş, "bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koşmuş. 


"Peki" demişler ve içmeye çalışmışlar. 
Ama ne mümkün. Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü ağızlarına götürememişler.


 En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan. Bunun üzerine "şimdi" demiş, ermiş, ""sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe". Yüzleri aydınlık, gözleri sevgiyle gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş, oturmuş sofraya bu defa. 


Buyrun deyince, her biri uzun kaşıklarını çorbaya daldırıp, karşılarında oturan kardeşlerine uzatıp içirmişler. 


Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan. "İşte" demiş, ermiş, "kim ki gerçek sofrasında yalnız kendini görür ve sadece kendini doyurmayı düşünürse, o aç kalacaktır. 


Kim ki başkasını da düşünüp doyurursa o da onun tarafından doyurulacaktır.


 Şunu da unutmayın, gerçek pazarında alan değil, veren kazançtadır daima. Birbirinin hakkına, rızkına, hayatına el uzatanlar, er geç cezalarını bulacaklardır."


 Günümüzde bir fantezi gibi görünüyor böyle öyküler. Herkes dinlemesini, okumasını seviyor da, iş uygulamaya gelince unutuyor. Sevap kazanmak için değil, nefsinizi köreltmek, ruhunuzu yüceltmek, iyi bir insan olmak için yapın iyiliklerinizi. 


Önce kendinizi sevin, affedin ki, başkasını da sevip affedebilesiniz. Hadi bugün herkese gülümseyerek bakmayı, sevgiyle konuşmayı deneyin. Göreceksiniz ki, akşamleyin yatarken, içiniz huzur dolacak. 


Mutlu olacak, mutlu uyuyacaksınız. Geçenlerde yazdığım bir yazı, bir de baktım ki Nepal'in Şans Mantrası haline gelmiş, internette dolaşıyor. 


Hani var ya, şu kadar kişiye yollarsanız istediğiniz olacak yoksa başınız derde girecek diye bir de final yapmışlar.


 Oldu mu şimdi hani, hem sevgiden, hayatı özel kılmaktan söz edip, hem de tehdit savurmak, yakışmış mı? Galiba 'sevgisiz bir toplum' olduk.


 Öylesine ki, en büyük kötülükleri de sevgi kılıfıyla pazarlamaya çalışanlar var. 
Siz siz olun, asılları taklitlerinden ayırın. 


Her şeye ve herkese 'rağmen' sevgi dolu olmanın, sevgiyi karşılıksız sunmanın ayrıcalığını taşıyın, yaşayın. 





Hiç yorum yok:

SEN